Deniz Sigortaları ve Uygulamaları Semineri

Deniz Ticaret Odası’nın 2018 yılı eğitim takvimi içerisinde yer alan Türk P&I (Koruma ve Tazmin) Sigortaları ve Uygulamaları başlıklı seminer, Türk P&I Sigorta Genel Müdürü Ufuk Teker tarafından gerçekleştirildi. Odanın Meclis Salonu’nda 29 Mayıs 2018 Salı günü gerçekleştirilen seminerde, Donatanın Tabii Olduğu Hukuki Sorumluluklar ve buna bağlı Limitasyonlar Ulusal ve Uluslararası Mevzuat Kapsamında değerlendirildi, birkaç örnek hadise ile de bu uluslararası düzenlemelere göre tazminatların ödenmesindeki sorumluluk sınırlarına açıklık getirildi.

Türk P&I Sigorta Genel Müdürü Ufuk Teker, yaptığı sunuma tazminat konularından bahsederek başladı. Teker, tazminat konularının çevresel etkiler, kirliliğin yayılmasını önleyici tedbirler ve temizlik operasyonları, balıkçılık, limanlar ve turizmde yaşanan ekonomik kayıplar, ölüm veya yaralanma, sahillerde temizlik operasyonları ile deniz canlılarına ve ekolojiye verilen zararlar olduğunu belirtti.

Büyük meblağlı hasarların uluslararası düzenlemelere etkisi olduğunun altını çizen Türk P&I Sigorta Genel Müdürü Ufuk Teker, “Özellikle deniz kirliliğinin önlenmesi ve ortaya çıkan zararların tazmini için sorumluluk rejimleri oluşturuldu. Bu konvansiyonların amacı kirlenmenin ekonomik sonuçlarını gemicilik endüstrisi ile petrol endüstrisi arasında paylaştırmak. Bu hasar tipinin büyüklüğü, maliyeti, doğurduğu sonuçların geniş ve uluslararası etki bırakıyor olması nedeniyle Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) son yıllarda bir takım kurallar ihdas etti, zararların karşılanması için mali güvenceler (sigorta zorunluluğu ve uluslararası fonlar) oluşturuldu. Deniz kirliliğine ilişkin tazminat rejiminde ‘kusursuz fakat sınırlı sorumluluk’ ilkesi hâkimdir” dedi.

1967 yılında meydana gelen Torrey Canyon felaketinin ardından ilk konvansiyonun kurulduğunu hatırlatan Teker, önce hadisenin yaşandığını sonra sözleşmelerin hazırlandığını belirtti. İstanbul Boğazı’nda meydana gelebilecek bir tanker kırılmasıyla birlikte sızan petrolün alt ve üst akıntılarla hem Marmara Denizi’ne hem de Karadeniz’e doğru akabileceğini belirten Teker, erken müdahalenin hasarı en aza indirmek için önemli olduğunu söyledi. Bu kapsamda TÜBİTAK tarafından yapılan çalışmaların olduğunu anlatan Teker, bunlardan birinin de Boğaz’ı iki yönlü kapatarak çevre kirliliği yaratacak maddeleri Haliç’e doğru sürmek olduğunu söyledi. Görece küçük bir bölgenin temizlenmesinin daha kolay olabileceğini sözlerine ekledi.